Mutlu bir evlilik için altın kurallar...
- hasandurna
- 31 May
- 2 dakikada okunur

En önemli kural, aslında ne kadar evli veya beraber yaşayan çift varsa o kadar altın kural olduğudur. Unutmayın her beraberlik kendine özgüdür, bizim doğrumuz sizin doğrunuz olmak zorunda değildir. Kendi altın kuralınızı bulmaya çalışın.
Birlikte yaşam sadece aşk ile yürümüyor malesef. Aşk işin ilk koşulu olsa da araştırmalara göre iki yıl sonra aşk onu destekleyen ve güncel kılan başka şeyler olmadan azalarak tükenmeye başlıyor. O zaman aşktan sonrasını ya da aşkı güncel tutmayı da hesaplamak gerekiyor. Yani evliliği yürütmenin koşullarından bir diğeri plan yapmak ve planlama yeteneğine sahip olmaktan geçiyor. Düğünü, nişanı, kınayı planlamaktan tut, ilk çocuğun doğumuna, çocukların okuluna, veli toplantılarına kimin gideceğine kadar her aşamayı ayrı ayrı planlanlamaya gelip bağlanıyor iş nihayetinde.
Başka bir altın kural ne yaparsan yapsan da, kendi işin, mesleğin, meşgalen olmasıdır. Kendi bağımsızlığın, seni evinin dışında kendin kılan bir şeyin yoksa işin çok zor. İş, güç, diploma diye sorarlar adama. Özellikle kızlara, kız anaları ve babalarına sözüm. Kızınızı okutup altın bileziği koluna takmadınızsa deve yüküyle çeyiz bile kurtarmaz işi.
“Çukurova elinde kar, harman yerinde nar olmaz” denildiği gibi, dördüncü kuralı yazayım o zaman. Dışarıda kamp ateşi kurup başında geceleyenler bilir, toplanan tüm çalı çırpı veya odun bir anda atılmaz ateşe. Ateş azaldıkça ufak ufak odun atmalı, daha sabaha uzun süre kaldığı bilinmelidir. Gece yatmadan önce de ateşe koca bir kütük atılır ki sabah uyanıldığında hala yanan ateşimiz olsun istenilir. Evlilik de böyle birşeydir açıkçası. Ara ara birbirine zaman ayırmak, birlikte vakit geçirip evlilik ateşini hep canlı tutmaktır işin püf noktası. Ateş yandıkça yemek de pişer, soğuktan da korunulur!
Ne keser gibi hep bana hep bana, ne de rende gibi hep sana hep sana, ikisinin ortası birşey; hem sana hem bana, ikimize diyebilmektir beşinci kural. Kendi işimiz kendimize ait zaman, kendi fikirlerimiz önemlidir. Penguenler yavruladıklarında ana ve baba penguen tek yavrunun üstüne abanıp (yavru donup ölmesin diye) kuluçkada beklerler sırayla. Bu bekleme süresi genellikle bir ay civarındadır. Sırası gelen eş denizde avlanıp kendi karnını doyurup çocuğuna yedirmek için yağ depolarken diğer eş, öncelikle yumurta, sonrasında da küçük penguenin üzerinden bir an için bile kalkmaz.
Altıncı koşulsa birbiri ile aynı dili konuşmak, herhangi bir problem yaşanıldığında onu çözmeye istekli olmaktır. Karı ve kocanın hiç kavga etmemesi doğaya aykırı, hele ki aynı evde yaşayan kaynana, gelin, kayınbirader, kayınbaba vs vs varsa onlar ile de tartışmamak olanaksız. Birçok havyan türünün çiftleşme dönemi, grup liderliği, av alanı gibi konular yüzünden kavga ederken birbirlerini öldürdükleri pek gözlemlenmez. Niye? Hayvanın derdi üzüm yemek, bağcı dövmek değil ki. Problemlerini çözmeye istekli çiftlerin, evliliklerinin daha uzun ve mutlu sürdüğü gözlediğimiz bir gerçektir.
Yedinci ve son koşul ise, ne yaparsan yap, yaptığın o şeyin kendin ve eşin için ne anlama geldiğini bilmen ve ona göre davranmandır. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası. ”Ne yapayım, derdim var ondan içiyorum!!!” Olmaz öyle, evliysen sorumlulukların da vardır. Karın kafana o bira şişesini ekleştirip pekmezini akıtırsa görürsün gününü. Etki ve tepki meselesi yani.
Sevgiyle kalın..
Hasan Durna
Comments